11 Mart 2010 Perşembe

Gözlerine Mektup



(durun bırakıp gitmeyin beni o kadar derinlere!)
 
Katlanmış kâğıtlardan

ve dokunulmuş tuşlardan kuşlar
uçuşuyor gözbebeklerinde.
Ve bulutların daha pembe
daha derin maviye çalıyor bu gece
deniz ayakuçlarına serilmişçesine.

Bahçesinde
düşlerinden bir türlü inemediğin
salıncak kurduğumuz bir ev,
vazonda her daim solmayan bir gül olacak.
Külkedisi, pamuk pren(ses)im, kınalı yapıncak

teni gözyaşımla ıslanmış bir bez bebek
ana kuzusu, ev kızı, aileden tatlı bir yumurcak:
verdiğimiz emek...

Hayal gemisinde
düşler kuruyor külkedisinden pren(ses)ler
eteklerinde doğu roma, bir ötesinde persler
kelime avcısı, zaman yolcusu;
gözlerinde bir adam meçhule gider ve gelir
ellerimde kulakları çınlatan iniltiler, sesler.

Oturup insan yapmalı şiirlerden
el birlikte, omuz omuza, hep beraber
marifet nefese ses katabilmekse eğer
kurt düşürmeden kelebek olabilmek, hüner

Ayrılık çok ağırdır. Hani demirden leblebi
bildim evet, bu kadar özlermiş leb-lebi
Susuz çöller gibi kurumuşken, içim-de su
seninle mutluluk biraz hüzün, biraz da bu.

Eğrisi, doğrusu her şey an'dan
içimizde bilinmezlerin kurgusu
kurşun ve kan gibi koparırmış zamandan
yaralı yüreğime akan gözlerinin buğusu

buluttum, umuttum, akar su idim dindim.
görmezdim gördüm, bilmezdim, seni bildim:
uçmaya kararsız ve kanatsız bir melektin sen
kurt olmadan göklere özenmiş kelebeksin sen
 
Velhasıl kelam;
evvel zaman içinde bir varmış sen,
bir de müsadenle var olayım ben
ve kalbur saman içinde bir yokmuş tüm evren...

1 yorum:

pabuç dedi ki...

çok hoş..cidden çok hoşşşş

Related Posts Widget for Blogs by LinkWithin