30 Ocak 2010 Cumartesi

Ceylana 1000 Mektup - 2 -


II

susmak güzeldir
susamak da öyle
değme gitsin, anlam katar
bir de anlamı okuyabilen yazarsa
ve susan bir kalpte ateşi görecek gözleri varsa

ya körse bencileyin
gelmek ister de gelemez
dağların tepelerinden
kıvrılıp gelen bir nehir gibi

yada yağmurda
bir damlaya tutunup gelen
hani dışarı çıkıp kokladığın
serin bir nefes gibi
kimbilir

yaşam
yaşamaktır en başta
bilerek, isteyerek yaşamak
ve yaşatmak sevdayı
bildirerek, isteyerek yaşatmak

can olmak, kan olmak
ses olmak nefes olmak
yaşamak, birden bin olmak
binden biz sadece biz olmak

bir rüzgar olup sokulmak sevgiliye
bir mektupla ulaşmak kapı altından

yaşamak biraz ölmektir
biraz da öldürmek hatta
kederi kapı dışarı etmek
hüznü ve tüm kötülükleri

biraz da siyahtır yaşamak
gece kadar kara, pamuk kadar beyaz

yaşamak, almaktır
bir nefes gibi
ve vermektir yine
tıpkı bir nefes gibi

haydi
nefes al, nefes ver

gülümse aynalara
gülümse bana
insan insanın aynası
bak gözlerime
yaşayalım birkaç nefes daha.

29 Ocak 2010 Cuma

Bir militan bildiri dağıtıyor şehrimin sokaklarında



bir militan bildiri dağıtıyor şehrimin sokaklarında
yüreğimin zillerine basıp basıp kaçıyor
al beyaz, kan kırmızı akıtıyor zehrini
yüreğime saplanmış kurşunları peşpeşe
ok, pan(zehir) ve kan... ölüyorum

bir militan bildiri dağıtıyor şehrimin sokaklarında
her kelimesini bir mektup gibi açıp okuyorum
iyi olacaksın diyor yaralarımı öperken dudakları
üşüyorum, yorganım oluyor sarılıp aniden
şuramı, buramı, oramı okşuyor elleri alev

bir militan bildiri dağıtıyor caddelerimde
bir militan bildiri dağıtıyor şehrimin sokaklarında
bir militan bildiri dağıtıyor kuytularında ömrümün
zaman zaman, ara sıra düşük yoğunluklu çatışmalar
anı anı. nefes nefes, hece hece: her gece, onun oluyorum


yüzümü yapıştırıp duvara
haklarımı okuyor amerikan dizilerinde polisler
suç ortağıyım. aşık olmuşum müebbet.
ölüyorum...

2009

Ceylana 1000 Mektup - 1 -



I

gözyaşlarını silmeye
gözü yaşlı bir mendil
olur gider gözlerim.

buluşuruz da binbir gece
yazılır sevdanın günlüğü
iki can kuşunun kaleminden

uğruna çok şey istenen
bir sevdayı kaybetmemeli oysa
hani artık sevgili yoksa
sevgiden ne kalırdı ki geriye

çizmeseydik keşke
gecenin sınırlarını
rüzgara kapılıp
bir anlık alev olmaktansa
en uzak yıldıza dokunurdum

sen okuduğum kitaplarda eksik satır
sen kıymetimi bilmeyen kıymetlim
bir hece bölmesi gibisin bende anlamsız

bir minik bebeğe sarılırsın narin
bir ipeğe dokunursun yumuşacık
bir oyuncağa sevgi sunar yüreğin
bilirsin ki o benim.

seni yaralayan kurşun
bilirsin ki yüreğimi delip geçendir
aynı kurşunla vurulmak sevdalara
dilek bu ya, umut bu ya...

28 Ocak 2010 Perşembe

Hayatı paylaşmak



hay! senin,

at benim...

...

bin terkime gidelim...

Yengeç Türküleri ( XXVI - SON )



-XXVI-

kıvrıla kıvrıla
bir yılan dansı
iki ritmik melodi
ardı sıra gölgeler

ay ışıdı
gel gitler büyür
sarsılır denizde gemi

yağmur yağıyor
gözyaşlarını yıkıyor
su !
gölgelerle birlikte
herşey toprağa karışıyor

bilmem hangi çiçeğe su
bu?

bir kan pıhtısında
yetişecek
çiçek çiçek sevdamız..

27 Ocak 2010 Çarşamba

Yengeç Türküleri - XXV -



 -XXV-

önüm deniz
ayaklarıma değen
tuzlu su gibi teniniz.

arkam deniz
kızgın güneşte
sırtımdan akan
ter siz siniz

sağım deniz
sen
solum deniz
yine sen

dahası mı?
deme sem...

26 Ocak 2010 Salı

Yengeç Türküleri - XXIII -



-XXIII-

elbet
umuda kanat çırpar güvercin
dokusunda özgürlük olan
kanadı kırık kuşun
bulutlara sevdası bitmez.

25 Ocak 2010 Pazartesi

Yengeç türküleri - XXII -




-XXII-

gün olur
yüreği elinde bir çocuk derler
çocuk kelimeleriyle gelirim sana
ki ben'dir bendendir o da
gün olur büyümekte bir onsekiz düşü
hani elini tutmayı düşünür de
mutlu olur sevgilinin

gün olur sevdalı bir yürek
uyanır içimde, bir deli kelebek
isyankar kelimelerle
tutunmak, ister ellerine
yağmurla ıslak kaldırımlarda
ıslık ıslık dolaşırız elele

isyana kalkarım
kavgalara tutusurum
dilimdeki düğümler kılıçlarla tükenir
son nefeslerini ellerimde verir
çözülür mü, kopar mı kimbilir

isterim saçlarını ıslatan
bir yağmur damlasıyla
süzülüvermeyi alnından
birkaç damlayla çıkmalı birleşip
gözlerinde deli bir yolculuğa

bir resim yaparım sana
gör diye bendeki seni
yaşamaksa insan
uzun soluklu yaşamalı değil mi?

24 Ocak 2010 Pazar

Yengeç Türküleri - XXI -



-XXI-

bir kelebek konar
manzaranın bir köşesine
bir resme uzanır ellerim
bir bahar hayaline
saçlarına bir taç mı
toka mı olur kelebeğin kanadı

gözlerin gelirde gözlerime
kaybolur dönerken başım
çiçek kokularının sarhoşluğu mu
beni alıp getiren sana
bir düşbahar özlemi mi
nedir şimdi bu hal, bilemem

çocuklar hep ürkektir
çocukça çarpar yürekleri
koşarcasına çırpınır
iki güvercin kalbi
bir yudum mutluluk
türküsü dudaklarından
bir sevinç özlemi
ürkek ama bir o kadar istekli

kolay mıdır
bir gülü koklamak incitmeden
yapraklarına dokunmak
avuçlarıma kattığın sevinç
omzuma yasladığın başın
hey! yüreğinde ben varmışım

şimdi yanıbaşımdasın
bak heyecanına kalbimin
delice kanat çırpmakta
bir beyaz güvercin
ve kanatlarım
kanatların kadar ürkek

ürkek ellerimin şiiri
korkak kalemimin yazdıkları
sararmıştı yapraklarım
özleminden kurumuş
yine yeniden dirildim
bereketli pınarlardan
yudumladıkça sevinci
kanamayan susuz bir yolcu gibi

"sesler duyuyorum akşam olmakta"
bir tebessümün var ya hani
korkak gönlüme bir ışık olur
işte o şarkı alır beni benden
ve seni getirir başucuma
bırakır bir gül gibi gülümseyerek

gül deyince
güler mi güller bilinmez
benim cahil yüreğim
narin bir gülü
gülümsetmeyi de mi bilemez?

gelirim ve isterim
ses olup, nefes olup
kelimelerce sevgiyi üretmeyi
ürkekliğinden ürkmezsem

lütfen, bir adım daha
bizden yana büyük
küçücük bir adım daha ...

23 Ocak 2010 Cumartesi

Yengeç Türküleri - XX -



-XX-

geceye selam verir şöylesine
bir deli güneş tutkunu adam
ayla danseder sevgilinin elleri
tapınaklarda can sunulur
adak diye sevgiye, sevgiliye

dilekçedir, ateşin öteki adı
sevinçtir, ırmak ırmak akan
kan damarlarımdan bir sabah erken
gel sen bana, gitmelere giderken

hep hoşbul
hep hoşçagel...

22 Ocak 2010 Cuma

Yengeç Türküleri - XIX -



-XIX-

Denize düşen
bir yağmur damlası gibi,  yüreğinize
büyüyen bir gül fidanı gibi, bahçenize
sıcacık taptaze bir ekmek gibi, evinize

Güne bakan
bir umut çiçeği gibi, ellerinize
doğmak isterdim.

21 Ocak 2010 Perşembe

Yengeç Türküleri - XVIII -



-XVIII-

Tüm örtülerini açarken
teninin
binbir örtüsünü de
açmaktasın beynimin

koşarken düşlerim
kanatlanıp sonsuza
ateşten uzak kalmak şimdi
ne senin elinde ne de benim

umutla, ümitle yasıyor insan
aldığın sevinçli haberler
bakıyorsun müjdelere dönüşüyor
yüreklerden göç etmiyor hiç umut kuşu

bazen de
zehirli bir okla vuruyor insan
kanadı kırık bir güvercini
ve unutulmuyor inan
en kötü kırmızıydı senin kinin
ve silmekle çıkmıyor acısı
can yakmış bir cam'da kan renginin

oysa
ıssız adamdan
denizlere bırakılmış
şişedeydi mektubun

açıp bakmadığın...

20 Ocak 2010 Çarşamba

Yengeç türküleri -XVII-



-XVII-

korkma
tüm elbiselerimden
sıyrılıp geldim sana

o yüzden
bak çirkinliğim
bak güzeliğim

bak ben insanım
ben hain kurt
ben deli yengeç
ben mahcup delikanlı

ben ters adam
ben yoldan çıkaran
ben yola koyan
ben hata yapan

ben insan

sev beni...

19 Ocak 2010 Salı

Yengeç türküleri - XVI -


SU KUŞU

Su kuşu
Saçların ıslak, teninde elim
ve bahçemdeki dut ağacında
asılı yüreğim

her mevsimde
bir bahar bulurum
yazbahar kışbahar düşbahar
dallarında çiçeklerle
böceklerde aşk
bir yerlerde yine
gülümsersin sen bana

ya sen, bu deniz kaçağını
nerde bulacaksın ki
yüreğimin bileni hani nerde
karada yaşayan canlılar sınıfından
ayakları suya değmemiş
ürkek bir kedi gibi
kim ne yapsın ki bu adamı

bahar hissettirir kendini
kuş çığlıkları ve rüzgarlarla doğada
benim için öyle teksin ki
öyle bulunmaz, gizli
ve kayıp ülkemde definemsin adeta

yaslarım göğsüne
umuda yaslar gibi başımı
bir yanda
teninden bir ateş yayılır
ötede nefesinden bir serin rüzgar

kelimelerin ürkekliğinde
yitirmek istemez seni ellerim
sekiz sütuna manşet
çığlığı köleliğimin

yanıbaşında
nefesini duyacak kadar yakın
af sende ceza sende suç bende
saçlarına dokunurum belki
belki masum bir öpüş dudaklarına
belki yaramaz bir dokunuş
ıslanmış saçlarında damla damla su
tenine düşen bir damla su

sende konaklamak isteyen
bir çift dudak
sarmak isteyen bir çift kol
eteklerinde serin bir rüzgar
dokundukça ürperen
korkak bir güvercin kalbi
seni isteyen bir can
beni bu sıcaklar değil
senin serinliklerin böyle yaptı


baharı özledi gözlerim
bahara vurgun yüreğim
omuzlarına değse ellerim
gözlerini yumsan bakmasan
geleni bilirmişcesine
adımı sayıklasan

ister gündüz ister gece de
gel tenime delice de
sonra istersen bir de
var sabaha
dut ağacına as beni...

17 Ocak 2010 Pazar

Yengeç Türküleri -XV-



-XV-

 dilendim yalanım yok
 çünkü dileğimdim
 bir yağmur yağsın
 bu gece
 bir geceliğine
 sabaha kadar dinmesin diye

 güneşi
 beraber doğuralım istedim
 dakikalar aramıza girmeden
 bir nefes alımı uzaklığa
 dayanmıyor işte yürek
 ne yapmalı, nefessiz mi konuşmalı?

 katili olmadan geçip giden zamanın
 bir şiiri yazar, okuruz
 bir masalı yaşarız birlikte.

 dalgakıranlar var
 kabus gibi gördüğüm
 dalgalar ortasında ben
 hepkördüğüm

şiirse dağları aşmalı
sevdiğine ulaşmalı
kendini dokumak var ya
hani kilim gibi
köylü kızlarının elleriyle
eskimemiş, eski tezgahlarda

 ve ışık sana gelsin yine
 aç pencereni, aç perdelerini
 vursun yedi rengi güneşin
 ve "yansısın" senden
 yeryüzüne güzellik perde perde

 tualime düşmüş resmin
 ey hayalkız, düşmelek
 sahi sen kimsin?


16 Ocak 2010 Cumartesi

Yengeç Türküleri -XIV-



-XIV-

kıyıya vuruyor
yorgun yüreğin

sığınmalı
birlikte yalnız bir o/adaya
suya değmeden su olunmaz ki
dağlara tırmandıkça
oksijen sarhoşluğu
suya vardıkça serinlik

yıkan, arın
dokun tüm çiçeklere
ve bırak bir an
kendini akar suya

gülümse
bak, herşeye rağmen
yaşıyorsun işte...

14 Ocak 2010 Perşembe

Yengeç Türküleri - XIII -



-XXIII-

güzel sözlerin sihri
ve gözlerinin efsunu
gözlerinden içmeli önce
sevdanın en buğulusunu

bana su ver susuzluğumda
ilaç ol uykusuzluğumda

elime güneşin sıcaklığı düşer
ve ben düşerim
bir damla su gibi denize

seninle yağmur olmak,
denizlerde bir damla su
hayal mi bu bir bak?
hayalse de çok güzel doğrusu.

12 Ocak 2010 Salı

Yengeç Türküleri -XII-



    -XII-

kadınlar var, bir nesirlik
kadınlar var, bir mevsimlik
kimi  bir şiir, kimi bir dize
oysa bir ömürlük
kadın yetmez bize

ötelere gitmeli seninle
sevdalı yangın yüreğinle
pulsuz bir dilekçe gibi iliştiriyorum
bu mektubu, dudaklarımla tenine...


10 Ocak 2010 Pazar

Yengeç Türküleri -XI-



-XI-

bir damlanın yolculuğunu
dinlermiydin?
saçlarından alnına süzülen
birkaç damlayla bulusup
minik bir dere kenarında
yaz sıcagında, su serinliğini
istermiydin?

alıp götüreceğim inan
şiir kokun geliyor
buram buram
içimde senli kelimeler
"bir şarkı oldun" dudaklarımda

bir dağ gibi, eteğinin
altına saklanırım
yaramaz çocuk, o benim
haydi bul beni, ebe sobe
oynasak mı, ne dersin?

ben yazıyor olsam da
sen kitap olmalısın, okunmalısın
yengeç'in türküsünde
dokunmama izin ver gözlerine

sende kalacak bir parçam
ve benimle uyu, benimle uyan
ilk bana selam ver, her sabah
henüz gözkapaklarını açmadan

alnından öpüyorum
yine yeniden, yenilmeden 
başarmalı sevdaları...


7 Ocak 2010 Perşembe

Yengeç Türküleri - X -


                                                                            
   -X-

evet
şimdi
ben
seni
terkediyorum

bir masal anlatırdım sana
sevgiden yana
dinler uyurdun
oysa benmişim asıl uyuyan
sen o masallarda hiç yokmuşsun.


6 Ocak 2010 Çarşamba

Yengeç Türküleri - IX -




-IX-

baktım
karşıma alıp önce
yeşildi gözleri
aklını başından alacak kadar
yesildi insanın
ela ve başıma belaydı belki de
yada mavi kimbilir
dalgalı denizler gibi

omuzlarından tuttum ama
o mu beni tuttu ben mi onu
kim di tutuklu
anlayamadım

alıp götürecekti gözleri
beni. belli.
eline tutundum
dalgalı denizlerde
başıboş
küçük bir sandal gibi

bir çocuk gibi
burnuna değdiğimde
gülümsedi
bir resmin
gülümsemesi görülmüş değil
belki de ondandır
canlandı resmi avuçlarımda

bir yağmurdan
kaçıp gelmiş gibi ıslak
damla damla saçlarında
su taneleri
adını duyarmıydı
kulaklarında
ıslak saçlarından düşen
bir damla yağmur olsaydım

söndürsem dağlarda
bir deli yangını
buz yağmurlu ellerimle
dokunsam, dağlar titrermiydi
sonra alsam ellerime evreni
dilediğimce ve hür özgür
dön desem acaba
dönermiydi dünya

beynim durmaz
ellerim yorulsa da
dudaklarımı uzatsam
bir yudum su diye pınarlara
bir kuşun kanatlarını bilmesi gibi
o kadar hani deli, ürkek
ve tatlı bir heyecan

kıpırtı...
sevdanın ayaksesleri
parmaklarının ucunda yüksel
ve kıpırda...

4 Ocak 2010 Pazartesi

Yengeç Türküleri - VIII-



-VIII-

Sevdiğinin gözlerine bak
gözlerinde ara mutluluğu
gözleri ışıktır gözleri sevda
ve bir kadın sevilir gözlerinden
yansıdığım aynalarda

ellerine tutunurum düşmemek için
oysa düştüğüm deli sevdalardı
bir ateştir dilimi yakan
nefessiz susuz ve uykusuzum
ne olur bu gece de beni
alsınlar mezarlıktan içeri

avuçlarıma aldığım
ipeği çürüten kadifeyi ezen
dokunmaya kıyamadığım saçların
göğsüme yaslan, dağlara yaslanır gibi
ve kalbimde adını dinle şimdi
gelişin mutluluktur bilirsin

kanatlansın gönül kuşun
aynanda gülümse kendine sevdiceğim
şiirlerdeki gibi, bir gül ver benim yerine
kendine kendi ellerinle"

bir diri sevinci içinde yaşat
mutluluğu ellerinde büyüt
ve dalgalarla geleni sana
sende karşıla yollarda
deli dalgalarla

birer damla su gibi
yüzüne düşsün çiğ taneleri
ve sıcak gecelerinde yazın
beni odamda bekle gizlice yine

bir yağmuru getirdim sana
bir nehri avuçlarımda
uzan bak, mutluluk bir adım ırak
ve bir yudum su kadar yakın

su değil bu yudumladığın
deli bir sevda bu
dokun bak, ateş yakmayacak...

2 Ocak 2010 Cumartesi

Yengeç Türküleri - VI-



-VI-

bir şiirlik sevda noksan
sen yanımda yoksan

haydi bu gece yine
giyin de gel,
gündüz düşlerime...

1 Ocak 2010 Cuma

Yengeç Türküleri - V




-V-

önce tanık olmak,
hatta
soyunmak bir şiirin anneliğine

kelimeleri
sıcak hissetmek yüreğinde

çıktığı anda koklamak
sevda ekmeğini
buram buram taş fırınlardan

bir yükü taşıyıp
büyütmek bedeninde
ve yön vermek akarsuya
ellerinle

zor değil / dene...
Related Posts Widget for Blogs by LinkWithin